Tablodaki öldüren sürahi! Ne karaciğer ne bağırsak bıraktı, tek amaç ‘beyaz’ olmaktı
8 mins read

Tablodaki öldüren sürahi! Ne karaciğer ne bağırsak bıraktı, tek amaç ‘beyaz’ olmaktı

Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – Teknolojinin gelişmesiyle birlikte birçoğumuz trendlerden daha hızlı haberdar oluyoruz. Ancak trendlerin tarihi sanılanın aksine çok daha eskiye dayanıyor. İnsanlık her daim içinde bulunulan dönemin şartlarına ve hakim olan akımına uygun şekillerde yaşamlarına devam etti. Üstelik tüm bunlar olurken ne akıllı telefonlar vardı ne de internet… Teknolojinin henüz günümüzdeki kadar gelişmemiş olduğu eski dönemde birçok kişiyi etkisi altına alan akımlardan biri de ‘bucaro’ydu. ‘Moda çılgınlığı’ olarak yorumlanan bu akım birçok kişiyi hayatlarından edecek kadar tehlikeliydi. Daha beyaz tenli ve ‘aristokrat’ görünmek isteyenlerin uyguladıkları yöntem gelmiş geçmiş en garip akımlardan biri. İşte uzman görüşü eşliğinde bu tehlikeli akımın yarattığı tahribatın detayları ve günümüzdeki yansımaları.

‘Bucaro’, ilk olarak İspanya Kralı IV. Felipe’nin ressamı Diego Velázquez’in ‘IV. Felipe’nin Ailesi’ portresinde ortaya çıktı. Velázquez’in bu tablosuna ilk bakıldığında her şey oldukça normaldi. Ancak tablo dikkatle incelendiğinde ilk etapta göze çarpmayan bir gerçekle burun buruna kalınıyordu. Ressamın odağında Kral IV. Felipe’in kızı Prenses Margaret vardı. Resimdeki detayda küçük prensese tepside bir ‘bucaro’ uzatılmıştı. Bakıldığında kilden yapılmış olan bu sürahi aslında içinde bir dizi gizemi barındırıyordu.

BEYAZ BİR CİLDE SAHİP OLMAK HER ŞEYDEN ÖNEMLİYDİ

Bucaro, hammaddesi kil olan bir sürahiye verilen addı. Ancak su içmenin dışında farklı bir amaca daha hizmet ediyordu. O yıllarda Avrupa’da Altın Çağ yaşanıyordu. Aristokrat kadınların bir geleneği olan ‘bucaro’dan su içmek, göründüğü kadar masum değildi.

O yıllarda kadınlar bucaro’daki su ile karıştırılan kili gün boyu içiyordu. Amaç sürahideki kilin vücuda karışmasıydı. Bunun birkaç nedeni olduğuna inanılıyor. En yaygın nedenlerin başında ise solgun bir beyaz cilde sahip olma arzusuydu. Bembeyaz bir cilde sahip olmak çok yaygın bir istek hatta bir modaydı. Beyaz bir cilde sahip olmayı her şeyden daha çok isteyen kadınlar bu uğurda birçok sıra dışı yöntem deniyordu.

Ancak bu yöntem aslında beraberinde ciddi tehlikeler barındırıyordu. Bucaro parçaları bağırsak duvarlarını kaplıyor, vücuttaki demir emilimini engelliyordu. Bu uzun vadede büyük bir sağlık sorunuydu. Kadınların beyaz tenli olmasını sağlayan bucaro vücudun alması gereken birçok temel besinin de faydasını yok ediyordu. Bu da kadınların bağışıklıklarını düşürüyor ve zayıf kalmalarına neden oluyordu. Tüm bunların yanı sıra bucaro’dan su içmek aynı zamanda nadir de olsa bir doğum kontrol yöntemiydi. Vücuda giren kil, kişinin bağışıklık sistemini strese sokarak adet döngüsünü olumsuz yönde etkiliyordu.

Başlarda masum olduğuna inanılan bu yöntem o yıllarda ölümle sonuçlandı. Vücuda zamanla giren kil parçaları safra kanalları başta olmak üzere bağırsakları tıkadı. Bu durum da karaciğer yetmezliğine sebep vererek bucaro’dan su içen kadınların hayatına mâl oldu. Özellikle de aristokrat kadınlar bu akıma uyarak güzelleşmeyi isteseler de filmin sonunda hüsranla karşılaştılar. Yıllar önce yaşanan bu korkunç tablo günümüzde teknolojinin de etkisiyle daha da vahim sonuçlara sebep olabiliyor.

‘ÇARESİ KOMŞUDA, AKTARDA DEĞİL DOKTORDA’

Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Dermatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Derya Can, şunları söyledi:

“Teknoloji dedikleri şey bizlere her zaman iyi ve güzel şeyler sunmuyor. Kozmetik sorunlarınız için sosyal medyadaki internet fenomenlerinden, komşularınızdan, arkadaşlarınızdan veya aktardan değil dermatoloji hekiminden yardım almalısınız.”

Günümüz hekimlerinin en büyük probleminin internetteki bilgi kirliliğiyle savaşmak olduğunun altını çizen Dr. Öğr. üyesi Can, “Sivilce şikâyetiyle başvuran hastalarımın neredeyse tamamı bir hekime başvurmadan pek çok kozmetik ürün kullanmış oluyor” dedi.

ALERJİK REAKSİYON MAHVEDİYOR

Özellikle çeşitli sosyal medya platformlarında dönem dönem trend olan yöntemlerden bazılarının arasında sivilcelere limon, sirke, tıraş kremi hatta diş macunu bile sürmek var. Dr. Öğr. Üyesi Derya Can, “Hastalarımın çoğunda sivilceler geçmediği gibi bu asidik ürünlere bağlı gelişen alerjik reaksiyonlarla yüzde kızarma, yanma, batma olabiliyor” diyerek yapılanlarının tamamının yanlış olduğunun altını çizdi. Tüm bu yanlış yöntemlerin yan etkilerine enfeksiyon gibi büyük bir sorunun da eklenebileceğini hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Can, yapılan bir başka hataya şu sözlerle dikkat çekti:

“Çoğu yağlı nemlendiriciler kullanıyor veya sosyal medyada son günlerde çok konuşulan çift aşamalı yüz temizliği (önce yağ bazlı, sonra su bazlı temizleyici) yapıyor.”

Dr. Öğr. Üyesi Derya Can, hastalarının sonuçsuz kalan yöntemleri karşısında “Bunları size kim önerdi?” sorusunu sorduğunda hiçbirinin, “Bir hekim önerdi” demediğini vurguladı.

YÜZÜNE MAYONEZ SÜREN BİLE VAR

Kimileri sivilce azaltmak için yüzünü keseliyor, kimileri kimyasal peeling ve maskeyle sivilcelerinden kurtulmaya çalışıyor. İşin içinden çıkamayınca ve sivilce artışı olunca da mecburen doktora başvuruluyor. Dermatolog Derya Can, “Mekanik veya kimyasal travma iltihaplı sivilceleri artırır, alevlendirir. Bu tür işlemler sivilce geçtikten sonra izlerin azalması için kullanılabilir, sivilce varken değil” dedi.

Bazı hastalarının saçlarını beslemek için saçına, nemlendirici olarak yüzüne veya hamile kadınların çatlak oluşumunu önlemek için karın bölgesine Hindistan cevizi yağı, zeytin yağı, jojoba yağı, kayısı çekirdeği yağı, badem yağı gibi bitkisel yağları veya aloe vera bitkisini direkt alıp sürdüğünü söyleyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Derya Can, “Hatta saçına yumurta akı, yüzüne mayonez sürenler bile var. Halbuki bu bitkisel tedaviler sanıldığı kadar masum değil” dedi.

Denenen tüm farklı yöntemleri uzun süre ciltte bekletmek deride kızarıklık, kaşınma, kabuklanma ve hatta su dolu kabarcıklara kadar varan ciddi alerjik reaksiyonlara sebep olabiliyor. Üstelik yaşanan problemin büyüklüğüne göre tedavi aşamasında çok daha ağır ilaçlar kullanmak zorunda kalınabiliyor.

Tüm bu sorunların önüne geçmek için ‘moda’ diye uyguladığımız yöntemlerin ardında yatan tehlikeyi fark edebilmek, bilinçli olmak gerekiyor. Dr. Öğr. Üyesi Derya Can, kulaktan dolma bilgilere ve sosyal medyadaki önerilere dikkat edilmemesi gerektiğini söyleyerek sözlerini şöyle noktaladı: 

“Bilimin bu kadar geliştiği şu modern çağda bunlar gibi bilimsel dayanağı olmayan, kulaktan dolma bilgilerle uygulanan yöntemlerin sağlığı olumsuz etkileyebileceğini unutmamalıyız. Bu konuyla ilgili en az 10 yıl akademik eğitim almış dermatoloji hekimlerinin öneri ve tedavilerini uygulamanızı önemle tavsiye ederim.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir